Gecenin Içinde Bir Uyku ... Uykunun Içinde Bir Rüya ... Rüyanin Içinde Sen...
Ilkyazdan kalma bir gece... Vakit gece yarisini çoktan geçmis... Bense her gece oldugu gibi sana yazi(li)yorum... sensiz seni yasiyorum bir anlamda... bir ara yaziyi birakip balkona çikiyorum... gece sehrin koynunda misil misil uykuda... bir tek ben uyumuyorum... seni düsünüyorum... geçmis gecelerden bir gece sanki hala... ellerin ellerimle sanki... sicakligin yüregimde... sürgünlerde degilim sanki... yüreginin sicakligini özlüyorum... gülüsünü... bana baktiginda beni anlamani... bana ben gibi bakisini özlüyorum... zihnimin senle dopdolu olmasina karsin agirlasan gözkapaklarima daha fazla direnemeyecegim... Ne ay yüzünü gösteriyor bu gece... ne de göz kirpiyor yildizlar... çok uzaklardan Vanessa'nin kemani yükseliyor, gecenin fisiltilarini susturarak... ben yine seni hatirliyorum... niye hatirladigimi da bilmiyorum... biz senle hiç Vanessa dinlemedik ki... ben her seyi biraz sen ekleyerek yasamaya öyle alistim ki... sensizlikte seni yasayabilmenin sirri bu olmali... gözkapaklarim agirlasmaya devam ediyor... içeri giriyorum... Bu sefer de Nicky Holland'in sesi yükseliyor radyodan... 'I just don't know what to do with myself'... "ben de", diyorum... ben de bilmiyorum kendimle nasil basedecegimi... o devam ediyor... 'like a summer rose, it needs the sun and rain... I need your sweet love to easy all the thing...' Gece belli belirsiz giriyor odama balkon kapisindan... ilk yaz rüzgarinin fisiltilari gecenin sessiz çigligini susturmaya çalisiyor... bir tek ben duyuyorum gecenin sesini... seni çagiriyor gece... ben 'gelmeyecek' diyorum 'gitti o'... gece seni çagirmayi sürdürüyor... bense sesini duymamak için basimi yastiga gömüp uykuya siginmaya çabaliyorum... gece mavi kollariyla kucakliyor beni... ürperip dogruluyorum yatagimda... o sirada bulutlarin arasindan kendini gösteren ay perdeden süzülüp odaya doluyor ve o sirada seni görüyorum karsimda... yatagimda oturuyorsun öylece, yüregim avuçlarinda... bakislarimi gözlerinin sonsuzluguna yerlestiriyorum ve öylece kaliyorum ne kadar geçtigini bilmeden... konusmadan anlasmanin derinligini ve huzurlu keyfini yasiyorum senle o kisacik anda... yatagimda olduguma göre mekandan kopmamisim... öyleyse sadece farkli bir zaman boyutuna tasinmisiz/isinlanmisiz diye düsünüyorum... düslerin farkli zaman boyutlarinda yasanan gerçekler olmadigini nerden biliyoruz... nerden biliyoruz bilinçaltinda kurgulandiklarini... neyse, bütün bunlari düsünmek istemiyorum simdi... ani yasamak istiyorum sadece... ('dolu dolu yasama fikri' de senle girdi terminolojime unutma...) 'Iyi ki geldin' diyorum... sana biriktirdigim özlem içime sigmayip tassaydi eger neleri önüne katip götürürdü ya da tutup sana getirirdi bilmiyorum... simdilik sadece mektuplarimi tasiyor... 'sevdalar uzakliga dayanikli midir' diye soruyorsun... sesin pürüzlü agir... gözlerini ariyorum, bulamiyorum... elimi eline uzatiyorum... dokunamiyorum... nerede ellerin?.. gözlerin nerede... uzanip öpüyorum seni... dönüp bakiyorsun... bu kez gözlerini yakaliyorum... seni ne çok sevdigimi düsünüyorum... yüzüne dokunmak istiyorum... dagiliveriyor yüzün... (yeter artik... bu kabustan kurtulmak istiyorum... baska bir boyutta falan degiliz biz... sadece rüya bu, karabasan...) ben sana dokunmaya çalistikça sen parçalara ayriliyorsun... ben çaresizce farkli yönlere dagilan parçalarini biraraya getirip seni yeniden bir bütün yapmaya çalisiyorum... (ne pahasina olursa olsun... seni böyle görmeye dayanamam...) seni yeniden olusturdugumda 'gitmeliyim' diyorsun... 'gitme' diyorum 'kal ve sevincim ol'... Mavi gökyüzünün mavi odalarindan mavi notalar yayilmaya basliyor... gecenin müzigi bu... gözlerimi kapiyor, senin kalp atislarini duymayi bekliyorum yüregimde... gözlerimi açtigimda yanibasimdaki koltukta buluyorum seni... çoktan yorgun ama huzurlu bir uykuya dalmissin... yüzündeki belli belirsiz gülümsemeye yerlesiyorum sessizce...