'Defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin, sonuna dek gizli kalacak. Tarih koy önce: 7 Temmuz 1918, sabaha karşı. Şimdi yaz bakalım.'
Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşlarından Mazhar Müfit Kansu 'ya böyle der. Sonra bir bir sıralar:
"Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır; bu bir. Padişah ve hanedan için zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır; bu iki. Tesettür kalkacaktır; bu üç. Fes kalkacak, uygar toplumlar gibi şapka giyilecektir, bu dört."
Mazhar Müfit Bey kalemi elinden bırakır:
"Darılmayın ama Paşam, hayalci yanlarınız var" deyince Paşa'dan şu yanıtı alır:
"Bunu zaman saptar. Sen yaz: Latin harfleri yürürlüğe girecektir; bu beş."
----------------
1918 yılında deftere yazılan bu atılımlar, sonraki yıllarda bir bir gerçekleştirildi. Önce yurt düşmandan kurtarıldı, Cumhuriyet ilan edildi. Devrim eylemleri hızla uygulama aşamasına getirildi. Büyük bir komutan olan Mustafa Kemal, büyük bir devrimci, bir uygarlık öncüsü olduğunu kısa yaşamı süresinde kanıtladı.
Falih Rıfkı Atay bu konuda şöyle yazmıştı:
"Gençlere ******'ü vatan kurtarıcısı olarak göstermek yetmez, o asıl devrimleri ile kurtarıcı olmuştur."
Mustafa Kemal ne demişti daha işin başında... "Önce Meclis, sonra ordu Yunus Nadi Bey." Türk demokrasisinin, halk yönetiminin kuruluşu işte bu inançla başlar. Önce Meclis, yani değişik görüşlerin açık açık tartışılması, söylenmesi, görüşülmesi... Pek çok TBMM dönemleri yaşadık. Şurası yadsınamaz, en demokratik, en özgür, tartışmalara en açık dönem, Birinci TBMM'dir. Birçok partinin yer aldığı meclislerin bile Birinci Meclis dönemine göre çok daha antidemokratik olduğunu bilmiyor muyuz?
"TBMM'nin bütün programlarının umdesi şu iki esastır: İstiklali tam ve kayıtsız şartsız hâkimiyeti milliye." Mustafa Kemal, daha 1922'de Türk ulusunun temel ilkelerini bu denli kısa özetlemişti. "Tam bağımsızlık ve halk egemenliği!.."
--------------
Kâğıt üstünde, sözcük oyunlarıyla kendimizi aldatmak olacak şey değil. Tam bağımsızlık ancak ****** döneminde yaşanmıştır. Bugün bu 'tam' sözcüğü tartışma konusudur? Hele halk egemenliği!.. Halk egemenliği, halkın kendini yönetecek kişileri tam bir özgürlük içinde seçmesine dayanır. Oysa bugünkü yasalar böyle bir durumu olanaklı kılmıyor. Parti liderlerinin saptadıkları kişiler, bir de parasal güçle ya da etnik üstünlüklerle seçilenler Meclis'te yer alıyor... Halk egemenliği, yalnızca milletvekili ya da yerel seçimlerdeki -üstelik de parti yönetimlerinin- aday olarak ileri sürdükleri insanlara oy vermekle sağlanamaz.
---------------
Mustafa Kemal Paşa "Yeni Türkiye ile eski Türkiye'nin hiçbir alakası yoktur. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümettir. Ve lisanımızda bu hükümet, halk hükümeti diye yâd edilir" diyordu, 1920'lerde.