Aşkı tadmamıştım, seni tanımamıştım ki daha...
Yağmurları, gökkuşağına gebedir diye beklerdim hep özlemle. Yalnız yürürdüm yosun kokan kıyılarda. Dalgaların sahile vuruşunu seyrederdim, çırpınan ruhumun dalgakıranlarında...
Aşkı tadmamıştım, seni tanımamıştım ki daha...
Şiirler dert ortağım değildi. Sevgi nedir bilmezdim. Siyah beyaz filmlerde seyrederdim, ağlayan aşıkların yorgun gecelerini. Aşkı doyumsuz mutluluğun anahtarı sanırdım...
Aşkı tadmamıştım, seni tanımamıştım ki daha...
Sahil boyunca el ele yürüyen sevgilileri kıskanırdım. Gözlerinde görürdüm gökyüzünün dinginligini ama ne fırtınalar koparmış meğerse o maviliğin derinliginde. Martılar uçuşur sanırdim, ellerin samimiyetinde, lakin gözlerde sakllıymış şahinlerin kanatları. Ve sigaramın dumanını çekerdim ciğerlerime, denizde süzülen o gemilerin güvertesinde. Ama sen yoktun. Ne martılar uçuşurdu gökyüzünde, ne de şahinler cirit atardı gözlerimde...
Aşkı tadmamıştım, seni tanımamıştım ki daha...
Senle tattım aşkı, konuğun oldum yüreğinde. Sen yağmurdun, gökkuşağı doğdu senden sonra. Sözlerinde renkler uçuştu ve sen konuştukça her yer masmavi oldu. Yanyanaydık seninle, hayat ise bizim hemen yanı başımızda...
Gözlerimden dökülen hüzünler artık yüreğimde saklı. El ele tutuşarak yürüyorum o ıslak yolları, ve birlikte seyrediyoruz dalgaların hırçınlığını. Aşk bir umut ve paylaşımdır yaşamak. Seninle nefes alıyorum ve gözlerinde yemyeşil umutlarım